Highlander87's Notizen, 19 Aug 16

Yemenin Tarihi

Arkadaşlar merhaba. Bir süredir sizler için bir yazı dizisi hazırlamak istiyordum.Temel amacım burada çeşitli diyetleri yapan ve sonuç almaya çalışan arkadaşlarımıza hem yardımcı olmak, hem de fazla bilinmeyen bir takım bilgilerle yaptığınız işi daha keyifli bir hale getirmek. Yazıma başlamadan önce değinmek istediğim birkaç nokta var. Ben bu gün bulunduğum kiloya 2009-2010 senesinde 120 kilodan düşerek geldim. Yani gayet şişmandım. Bu süreçte acı tatlı tecrübelerim oldu. Yemek yapma konusunda çevremdeki insanlar tarafından gayet takdir edilen birisiyim. Övünmek gibi olsun iş yerinde benden yemek tarifi alan hanımlar dahi vardır. Bugün hala değişik yemekleri denemeye devam ediyorum. Bu özelliğimin yanı sıra, çocukluğumdan gelen bir arkeoloji-tarih ve araştırma tutkusu var. Yazdıklarımı bu özelliklerim şekillendiriyor. Bu gün genel olarak bir giriş yapıyor olsam da, sizlere tarihi sürece sadık kalmaya çalışarak, yemek kültürümüzün, vücudumuzun ve buna bağlı olarak bütün bir insanlığın nasıl değiştiğini sunmaya çalışacağım.

Oldum olası televizyona çıkan, sağda solda yazılar yazan diyetisyenlerden nefret etmişimdir. Aslında bu insanların ekranlarda bize söyledikleri şeyleri hiçbir zaman yalan olarak görmedim. Ancak bu insanlar bana çok fazla şey söylüyordu. Aynı doktor o kadar çok yasak koyuyor, aynı diyetisyen o kadar çok diyet öneriyor ki takip etmek, yapmak imkansız. Üstelik hepsinin bir dayanak noktası var. Her türlü öneriyi sundukları içinde içlerinden biri mutlaka tutuyor yada zamanla biri diğerine göre daha popüler oluyor. Yaz diyetleri, Kış diyetleri, Çin – Japon- Hint diyeti. Arınmalar, karbonhidrat, şeker yüklemeleri…Sonsuz bir derya. Bu sebeple ben kendimce çözümü tarihte aradım. Yazımda bu diyetisyenlerden fazla örnek vermek istemedim. Ancak mutlaka yazdıklarıma benzer şeyleri söylemiş hocalar vardır. Ayrıca oldum olası nefret ettiğim bir diğer şey kaynak olmadan verilen, kulaktan dolma bilgilerdir. Yazdıklarımı teyit edebilmeniz için bazı kritik kısımları nereden öğrendiğimi de sizlere yazacağım. Sıkıcı olmasın diye akademik bir makale olarak değil, kaynakları yazının içine yedirerek size sunacağım. En büyük ricam ise, aranızda yer alan tarihçi, diş hekimi, diyetisyen ve bu yazıyla kendini ilgili hisseden bir uzman varsa çekinmeden bana yazmaları. Çünkü her ne kadar kaynağa dayandıracak olsam da bazı teorileri kendim oluşturdum. Bu yüzden yazının gelişimi için desteklerinize ihtiyacım var.
Mümkün olduğunca haftalık olarak yazıp çok can sıkmayacağım. Umarım hepinize keyif veren bir çalışma olur. Başlayalım…


Yemenin Tarihi- Bölüm 1: ilk İnsan

Dünyaya henüz yeni inmiş durumdayız. Pek çok dini metine göre ilk yemeğimiz olarak elmayı yemiş durumdayız. Ayvayı yemek üzereyiz… Dünya günümüzden çok daha farklı bir yapıya sahipken biz insanlarda normalden daha farklı davranmak zorundayız. Tarihimiz, evrimi kabul edenler için 10 milyon(ilk insanımsı canlılar) öncesine giderken, yok hayır hep insandık diyen arkadaşlarımız için yaklaşık 1,8 milyon yıl önceye gidiyor. Tehlikeli bir dünyadayız. Belirli iklim koşullarına ayak uydururken, hayatta kalmamızı zorlaştıran hayvanlar ortalıkta cirit atıyor.

Atalarımız “Mankind-İnsonoğlu” belgeselinde (bütün insanlığı anlatan süper bir belgeseldir) yer aldığı üzere Afrika dolaylarında gezinmekte. Buradan yola çıkarak dünyaya yayılacağız. En temel ihtiyacımız su olduğundan, insan doğaya hükmedene kadar olan sürecimizde hep bu su kenarlarında olacak . Günde en az 3 litre içeceğiz. Tabi bazı dış mihraklar bizi suyun başında rahat bıraktığı sürece. Temel besinimiz bu su ve etrafındaki bitki yaprakları, ağaç kabukları meyve ve sebzeler. Bal, reçine ve çeşitli bitki kökleri buna dahil. (Bazı araştırmalar, ölüleri ve dışkıyı yemeye kadar gidebiliyor)

Çoğumuzun hayatına RAW Food (Çiğ Beslenme) olarak giren diyetin en sert gerçekleştiği bir dönemdeyiz. Hemen burada bir not düşelim. Mağara adamı diyeti yada Raw food’un bazı türlerinde aynı saçma hatayı görüyorum. Bu çağın insanı henüz tarımı bilmiyor. Haliyle baklagillerin alayı, buğday, yemiş türleri bu tür diyetlerde yer almamalı. Yumurta konusunda da sıkıntı var. Belirli hayvanların çiğ yumurtalarını tüketebiliyoruz ancak bir kümes kültürümüz yok. Haliyle düzenli olarak her gün çiğ yumurta içme gibi bir özelliğimizde olamaz. Bu yumurta Tavuk yumurtası hiç olamaz. Biz ilk defa tavuğu MÖ 6000 yıl gibi bir tarihte Çin’de yiyeceğiz.

Yumurtayı geçip gelelim esas meseleye. Çiğ et yiyor muyduk? Bir grup uzman ki bunların arasında Darwin amcada var, et yemenin sonradan kazanıldığını söylemekte. Bizler sadece etraftan toplayabildiklerimiz ile besleniyoruz.
Anatomik yapımızda bunu destekler nitelikte. Diş ve tırnak yapımız otçul. Çok uzun bir sindirim sistemimiz var ki buda pek çok otçul ile aynı çizgide. En önemli özelliğimiz ise ağzımızda yer alan tükürük içinde yer alan karbonhidratı parçalayan pityalin enzimi. İçimizde herhangi bir öldürme güdüsü yok. Et gördüğümüzde parçalayıp tüketmeye yönelik bir istek duymuyoruz. Çevremizde bizi çeken ve uyaran şeyler meyvelerin kokusu, renkleri ve görüntüsü. Bu et yeme huyumuzu doğada yer alan canlıları izleye izleye ve onları taklit ederek sonradan edindik.

Ete olan iştahımız diğer etoburlardan farklı. Biz onlarla aynı şekilde eti tüketemiyoruz ( Burada kasıt köküne kadar ayırt etmeksizin hayvanın her yerini yemek). Ayrıca Harvard üniversitesinden Daniel Liberman isimli abimiz bir çalışma yapıyor. Et yeme alışkanlığımızı sınamak için bir deneyde insan çenesinin ete karşı olan gücünü test ediyor. Köpeklerde ve timsahlarda gördüğümüz uzun çene yapısı bizde mevcut değil. Çene küçüldükçe eti ısırmak ve parçalamak zorlaşıyor. Özellikle geyik, mamut gibi sert etler için çiğneme durumu inanılmaz zor. Yapılan deneyde insan gruplarına farklı et parçaları yedirdiklerinde çoğunu çiğ halde koparamadığımız ortaya çıkıyor. Lokmaları koparabildiğimiz kadarıyla bütün bütün yutuyoruz. Ne güzel işte…

Ancak tarih boyunca peşimizi bırakmayacak olan sorun da bununla karşımıza çıkıyor. Enerji… İnsanın kaçak göçek yaşadığı bir dönemde duyduğu enerji ihtiyacı çok yüksek. Etleri yeterince çiğnememek, yada ağızda parçalayamamak sindirim sorununa yol açıyor. Büyük et lokmaları midede daha uzun süre kalıyor. Buda daha geç enerjiye dönüşmesi demek. Bütün bu çalışmalarda gözden kaçan şey ise bizim eti hep geyik, ceylan, mamut inek olarak görmemiz. Oysa biz eti bu dönemde böcekler ve bazı yumuşak dokulu sürüngenlerden de sağlamaktayız. Protein ve enerji bakımından Ayı Grylls abimizin dediğine göre böcekler acayip faydalı. Her biri gizli bir enerji deposu.

Huzur içinde biz yine elmaya suya geri dönelim derken, bunlardan da aldığımız enerjinin çok küçük miktarda olduğunu görüyoruz. Oturup dere başında saatlerce kabuk ve yaprak yiyecek ortama sahip değiliz. Anam kaplan mı o arkadan gelen sesleri eşliğinde oradan oraya savruluyoruz. İlk öğünlerimizi hayvanlardan arta kalan leşler ( henüz saldırabilecek durumda değiliz) ve bitkilerden oluşan karma bir çiğ menü oluşturuyor. Temel enerjimizi bu dengede bulmaya çalışıyoruz. Bu durum bizi ilerde göçe zorlayacak. Daha çok enerjiyi, daha az enerji harcayarak bulabileceğimiz ortamlara yöneleceğiz.

Et yemeyi izlemeyle öğrenmiş olabiliriz. Anatomimiz buna uygun olmayabilir. Ama et yememizi zorunlu kılan ve ete yakınlaşmamızı sağlayan bir acı gerçek var. Beynimiz. Pek çok National makalesine göre beynimizin gelişmesinde bu et parçaları yer almakta. Et yemeye başlayan ilk insanın da beyini büyümeye başlıyor. Yaratıcılığımız da bu ölçüde artıyor.
Anatomik olarak da et yemeye başladıktan sonra kafamız vücudumuzun bölgelerine göre daha fazla değişmekte. Ağrılık merkezimiz ve dengemiz değişiyor.


Yine de bu et beyin ilişkisine karşı görülerde yok değil. Örneğin Einstein gibi Leonardo Da Vinci gibi pek çok dâhinin vejetaryen olması haşırt diye suratımıza çarpan iki örnek. İlginç bir bilgi olsun diye araya sokalım, Adolf Hitler de vejetaryendir.

Son zamanlarda etin değil de nişastanın beyni besleyen temel madde olduğunu gösteren araştırmalar var.

Ben en eski kafatasımı İngiltere’de National Museum da görmüştüm. Gittiğiniz bir müze olursa eski kafataslarına iyi bakın.( Şu maymunsu tarzda olanlara) Şaşırtıcı derecede düzgün ve sağlıklı dişler göreceksiniz. Bunun en temel sebebi dişlerimizi mahvedecek olan gıdalara henüz çok uzak olmamız. (Bu dişleri mahvedecek olan şey sadece şeker değil, sonraki yazılara sürpriz olsun) Bu harika dişlerimiz, ezmek ve parçalamak için güzel bir yapıda ancak nispeten küçük ağızlarımız var. Dahası kafa tasımız değişirken, dişlerimiz bozulurken, ağız genel yapımız tarih boyunca aynı kalacak. Eğer sindirimin ilk başlangıç noktası ağız ise, bütün tarihimiz boyunca sindirim konusunda atalarımızdan fazla uzaklaşmadık.

Herkese keyifli haftalar…

Diätkalender ansehen, 19 August 2016:
2162 kcal Fett: 72,64g | Eiw: 91,83g | Kohlh: 298,83g.   Frühstück: Ülker İçim Süt, Kelly's Corn Flakes, Muz. Mittagessen: Sebze Çorbası (Konservelenmiş, Konsatre), Komposto, Su Böreği, Etli Biber Dolması. Abendessen: Beyaz Ekmek, Tereyagda Karides Guvec, Kızarmış Kalamar. Snacks/Sonstiges: Üzüm, Şeftali, Mürdüm Eriği, Simbat Çekirdek, Elma. mehr...

16 Unterstützer    Unterstützen   

Kommentare 
Vay be. Elinize sağlık  
19 Aug 16 vom Mitglied: Aylndmr35
Emek değerlidir. Teşekkürler... 
19 Aug 16 vom Mitglied: sarikadir
Bizimle bu güzel yazıyı paylaştığınız için teşekkür ederim.:) 
19 Aug 16 vom Mitglied: ozglsm
İlginiz için Teşekkürler 
19 Aug 16 vom Mitglied: Highlander87
Merakla bekleyecegiz... 😊😊😊 Eline saglik. 
19 Aug 16 vom Mitglied: sonfeyz

     
 

Einen Kommentar abgeben


Sie müssen sich anmelden, um einen Kommentar abgeben zukönnen. Klicken sie hier, um sich anzumelden.
 


Highlander87's Gewichtsverlauf


App herunterladen
    
© 2024 FatSecret. Alle Rechte vorbehalten.